"Kesin İnançlılar" Işığında Sürüden Ayrılmanın Yolları!
- Mustafa Kaan KARACA
- 11 saat önce
- 2 dakikada okunur
Kutuplaşmanın ve ideolojik gerilimin tırmandığı günümüzde, bireyin kitleler içinde nasıl eridiğini ve aklın nasıl devre dışı kaldığını anlamak her zamankinden daha kritik. Bu tehlikeli mekanizmayı 70 yıl önce San Francisco rıhtımlarında çalışan bir liman işçisi, Eric Hoffer, "Kesin İnançlılar" adlı ölümsüz eserinde kusursuzca ortaya koymuştu. Peki, Hoffer'ın teşhisleri bugün bize ne söylüyor?

Kendi halinde bir liman işçisi ve tutkulu bir okur olan Eric Hoffer, maden lojmanlarında okuduğu Montaigne'den ilhamla kaleme aldığı "Kesin İnançlılar"da (1951), birbirinden farklı görünen dini, milliyetçi veya devrimci kitle hareketlerinin aslında aynı aileye mensup olduğunu savunur. Hoffer'a göre bu hareketlerin paylaştığı temel karakteristikler, adeta bir fanatizm DNA'sı oluşturur:
Kutsallaştırılmış Lider: Hareketin başındaki siyasetçi, hoca veya düşünür "yanılmaz, seçilmiş, kutsal" bir figür olarak kabul edilir ve mutlak itaat esastır.
Amacın Ahlakı Ezmesi: "Yüce dava" uğruna her türlü insani, ahlaki ve hukuki ilkenin çiğnenmesi meşru görülür.
Donmuş Düşünce: Fikirler sorgulanamaz birer dogma ve tabuya dönüştürülür. Eleştirel düşünce yok edilir.
Ritüeller ve "Öteki": Gruba özgü selamlaşmalar, ritüeller ve jargonlar geliştirilirken, karşıt görüşteki herkes "öteki" ilan edilerek düşmanlaştırılır.
Birey Neden Kaybolur? "Kahraman" İhtiyacı
Peki, bireyleri bu tür hareketlerin parçası olmaya iten psikolojik zemin nedir? Hoffer ve benzeri düşünürlere göre cevap, belirsizlik anlarında ortaya çıkan "güvenlik" arayışında ve "kahraman" ihtiyacında yatar. Gergin dönemlerde bireyler, özgürlüklerini ve benliklerini bir liderin veya grubun güvenli görünen gölgesine teslim etmeye meyillidir.
Yazar Gündüz Vassaf'ın "Cehenneme Övgü"de belirttiği gibi: “Kahraman olmayınca, bizler, birer bireyiz. Kahramanlarla birlikte ise bir grup oluşturuyoruz... Kendimize inanmadıkça... grubun ardı sıra sürükleniriz.” Kitle hareketleri, mensuplarına taklit edilecek mükemmel bir "kahraman" sunar. Bu liderin hayatı ve davranışları, ideolojinin somutlaşmış hali haline gelir ve bireyler kendi varoluşlarını bu taklit üzerine kurarak kendileri olmaktan uzaklaşır.
Panzehir: Çok Sesli Bir Kitaplık ve Empati
Bu zihinsel esaretten kurtulmanın ve bireysel özerkliği korumanın bir yolu var mı? Yazara göre panzehir, kişinin entelektüel dünyasında gizli. Bir davanın veya ideolojinin savunucularının kitaplıkları genellikle tek sesli bir marş gibidir; aynı yazarlar, aynı konular, aynı ezberler... Bu durum, zihinsel bir getto yaratarak farklı fikirlere karşı hoşgörüsüzlüğü besler.
Çözüm ise kitaplığımızı, yani zihnimizi zenginleştirmektir. Özellikle genç yaşta okunan edebi metinler ve romanlar, okuru farklı hayatların, kültürlerin ve inançların içine sokarak "empati" kasını geliştirir. Başkalarının gerçekliğini anlama yetisi, "tek doğru yol" iddiasındaki ideolojilerin hipnotik etkisine karşı en güçlü kalkandır.
Sonuç olarak, "Kesin İnançlılar" bize, düşünsel özgürlüğün pasif bir durum değil, aktif bir çaba gerektirdiğini hatırlatır. Kendi zihinsel "marşını" değil, çok sesli bir "konçertoyu" dinlemek isteyenler için reçete basittir: Merak et, sorgula ve farklı bir kitap oku.
(Kum Saati Tekniği ile Düzenlenmiştir)
Kaynak: karar
Comments