top of page

Tam Anlamıyla Asla Mutlu Olamayız !

Freud’a göre insanlar mutluluğun tam zirvesini yaşayamaz.

Peki, neden ?

Modern psikolojinin kurucularından Sigmund Freud, mutluluk kavramını basit bir “iyi hissetme” hali olarak değil, insan doğasının içsel çatışmalarıyla şekillenen karmaşık bir ruhsal denge olarak görmüştür. Freud’a göre insanı mutlu eden şey, içgüdüsel arzular ile toplumsal beklentiler arasındaki gerilimde bir uzlaşma yakalayabilmesidir.



HAZ İLKESİ VE İÇGÜDÜLER

Freud’un en temel görüşlerinden biri, insanın doğuştan gelen bir dürtüsel yapıya sahip olduğudur. Bu dürtülerin başında Eros (yaşam içgüdüsü) ve Thanatos (ölüm içgüdüsü) yer alır. Freud’a göre özellikle Eros’un bir yansıması olan cinsellik, beslenme, oyun gibi faaliyetler bireyde mutluluk yaratır. Bu sistemin dayandığı temel prensip ise haz ilkesidir.

Haz ilkesi, bireyin acıdan kaçınarak hazza yönelme eğilimidir. Bu, çocuklukta baskınken, yetişkinlikte “gerçeklik ilkesi” ile dengelenir.


GERÇEKLİK İLKESİ VE TOPLUMSAL UYUM

Yetişkinlik döneminde insan artık yalnızca içgüdülerine göre davranamaz. Toplumun kuralları, ahlaki değerler ve diğer bireylerin hakları bu dürtülerin bastırılmasını gerektirir. Bu da Freud’un “gerçeklik ilkesi” dediği mekanizmayı devreye sokar.

Yani mutluluk, artık sadece haz almaktan değil, uyum sağlayabilmekten de geçer.

Freud’a göre kültür ve uygarlık, bireyin doğal içgüdülerini bastırarak bir tür içsel gerilim yaratır. Bu nedenle uygarlık ilerledikçe, insanlar bir yandan güvenli yaşarken, bir yandan da derin bir tatminsizlik yaşar.


İD – EGO – SÜPEREGO ÇATIŞMASI

Freud, ruhsal yapıyı üç temel unsurla açıklar:

İd: Haz arayan, dürtüsel yapı

Süperego: Ahlaki kuralları temsil eden, vicdanı oluşturan yapı

Ego: Gerçeklik ile id ve süperego arasında denge kuran ara yapı

İnsanın mutlu olabilmesi, bu üç sistem arasında bir denge kurabilmesine bağlıdır.



T Model Tekniği


Comentários


bottom of page