top of page

Oppenheimer'dan Kıyamet Sonrası Bir Müzikal: Umut Hep Var Olacak!

"The Act of Killing" ve "The Look of Silence" gibi sarsıcı belgesellerle tanınan yönetmen Joshua Oppenheimer, bu kez ilk uzun metrajlı kurmaca filmi "Son" (The End) ile izleyiciyi distopik bir geleceğe taşıyor. Oppenheimer'ın bu yeni projesi, kıyamet sonrası bir dünyada, lüks bir sığınakta yaşam mücadelesi veren sıra dışı bir ailenin hikayesini müzikal bir dille anlatıyor.

Film, dünyanın sonunun gelmesiyle birlikte bir tuz madeninin derinliklerine inşa ettikleri sığınağa kaçan varlıklı bir iş adamı, eski bir Bolşoy balerini olan eşi, sığınakta doğup büyümüş 25 yaşındaki oğulları, iş adamının sadık uşağı, siyahi doktoru ve aynı zamanda güvenlik görevlisi ile balerinin eski arkadaşı olan kadın şefi bir araya getiriyor. İş adamı, sığınağını en değerli eşyalarıyla donatarak ailesine konforlu bir yaşam alanı yaratmış olsa da, bu yapay cennetin duvarları ardında derin pişmanlıklar ve karanlık sırlar gizleniyor.


Ailenin gündelik yaşamı, yüzeyde normal görünse de, sürekli tekrarladıkları umut dolu şarkılar ve acil durum tatbikatları, içlerindeki huzursuzluğu ve geleceğe dair belirsizliği açığa vuruyor. "Yarın bugünden daha iyi olacak, ailemiz güçlü, birlikte geleceğimiz parlak" gibi Amerikan müzikallerinden aşina olduğumuz nağmeler, aslında görmezden gelinen acı gerçeğin ve inkârın bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Yönetmen Oppenheimer, bu absürt iyimserliğin ardındaki derin pişmanlıkları ve yaşama tutunma çabasının ne denli güçlü olduğunu vurgularken, aynı zamanda insanın dünyayı nasıl acımasızca sömürdüğüne de dikkat çekiyor.


Oppenheimer, filmin diyaloglarını ve şarkı sözlerini de kendisi kaleme alarak, karakterlerin iç dünyasına derinlemesine inmeyi başarıyor.

Burada hepimiz birbirimize bakarız burada mutlu olacaksın, burada bir aileyiz. Sevdiklerine yakın durduğunda korku olmaz. Sadece sevgiyle birlikte olursak korkmayız, üşümeyiz. Her şey yok olsa bile sevgimiz var.” Gittikçe batan dünyada umudu, sevgiyi, kefareti, bağışlanmayı canlandırmak isteyen nostaljik müzikal sahneler karakterlerin iç çatışmalarını irdeler. Günlük uğraşlarla umut etmeyi sürdüren aile birliğinin dengesi gizemli bir kadının gelmesiyle sarsılır. Genç kadın onların sınıfından değildir.

Beckett ve Demy'den İlham Alan Distopik Bir Müzikal


Yönetmen Joshua Oppenheimer, "Son" filmi için Asyalı bir oligarkın sığınak satın aldığı yönündeki bir haberin yanı sıra, Samuel Beckett'in "Mutlu Günler" oyunu ve Jacques Demy'nin kült müzikali "Cherbourg Şemsiyeleri"nden de ilham aldığını belirtiyor. Mikhail Krichman'ın etkileyici görüntü yönetmenliği, Jette Lehmann'ın çarpıcı yapım tasarımları ve Joshua Schmidt'in hüzünlü müzikleri, filmin distopik atmosferini yoğunlaştırıyor. Tilda Swinton, Michael Shannon, George MacKay, Moses Ingram gibi başarılı oyuncuların yer aldığı "Son", Oppenheimer'ın insanlığın geleceği, hayatta kalma mücadelesi ve neoliberalizmin sorgulanmasına dair derinlemesine bir bakış sunuyor. Yönetmen, film aracılığıyla izleyiciye şu önemli soruları yöneltiyor: Doğruları söylemeden sevdiklerimizi nasıl koruyabiliriz? Toplum ve insan ilişkileri ne denli yozlaştı? Dünyayı ve doğayı koruyarak torunlarımıza yaşanabilir bir gezegen bırakmak mümkün mü?


Kaynak: Cumhuriyet

Comments


bottom of page